
Süper Lig’in 14. haftasında derbi maçta Fenerbahçe sahasında Galatasaray ile karşılaştı. Mücadele 1-1 eşitlikle sonuçlandı.
Sezonun en önemli maçlarından biri olan derbi sonrası Milliyet gazetesi yazarları Attila Gökçe, Osman Şenher, Halil Özer ve Mert Aydın maçı değerlendirdi.
ATTİLA GÖKÇE – FATİH HOCA KAZANDI
Bazısı “Dünyanın en büyük derbisi” diye parıltılı paketlere sardı, olmadı. Süper Lig’in gizli finali, dedik, her şeyin yeniden başlayacağına hükmettik, yine olmadı. Nasıl buluştularsa öyle ayrıldılar. Ev sahibi Fenerbahçe Lider’i minimum farkla (1 puan) izlemenin korkutucu ve tehdit eden hâlini korudu. Kadıköy’ün konukları da en üstteki statülerine toz kondurmadan evlerine döndüler. Beraberlik için iki taraf da galibiyeti kaçırdıklarını iddia edebilirler. Biz öyle düşünmüyoruz. Birbirlerini aşamadılar, o kadar!
Evet çok çalıştılar. Hakçası, emek terleri döktüler. Ama maça final ya da büyük dönüşüm ritmi kazandıramadılar.
Yine de hak edenlere saygı göstermeli, alkışlarımızı sunmalıyız.
Oyuna kuş mu kondurdular? Hayır… Üst üste yaratıcı ve artistik hamleler yaparak rakibi mi bayılttılar, hayır! Bir taraf, sakin bir enerjiyle, oyunu kontrol edip Leroy Sane’nin ustalığı, Ederson’la Oosterwolde’nin talihsizliği sonucu oluşan golle öne geçti. Sonrası vıdı-vıdıya döndü. İki tarafın da kaçırdığı fırsatlar, kaptırdıkları toplarla finişe doğru yürüdü oyun. Oysa, kim kazanırsa kazansın, 2-1, 3-2 filan bitmeliydi bu maç… O skorları oluşturacak şutlar atılmadı. Seyirci git gel gol coşkusu ya da hüznü de yaşamadı. Galatasaray’da acil ihtiyaç nedeniyle sakatlık tedavisinden erken dönen Osimhen ve sonradan yerini alan İcardi gol imzası vermediler. Tek golü atan Sane, uluslararası büyük maç tecrübesiyle farkını oraya koydu. Fenerbahçe’de Tedesco En-Nesyri ile Duran’ı 63’de değiştirerek oyuncusuna maça ısınacak, gol yollarını bulacak zaman ve fırsat tanıdı. Levent’in asisti ve Duran’ın golü Tedesco’nun elindeki kartları ustaca kullandığını gösterdi. Okan Buruk ise koşan ve mücadele eden takımını bozmak istemedi. Zorunlu değişiklikler yaptı, olumlu sonuç alamadı.
Bu maç en çok kimin yüzünü güldürdü, derseniz… Fatih Tekke derim. Herhalde 2’şer puan kaybeden üstteki rakiplerine biraz daha neşeyle bakıyordur şimdi.

OSMAN ŞENHER-LİDER GİTTİ, LİDER DÖNDÜ
Galatasaray için zor bir deplasmandı. Üst üste gelen sakatlıklar, kulübede alternatif futbolcuların olmaması, Osimhen ile Lemina’nın fedakarlık yaparak oynaması, Kadıköy’e giderken bütün taraftarları epey strese soktu.
Fakat her zaman söylüyorum; Galatasaray çok tecrübeli futbolculardan kurulu bir takım. Her türlü baskıyı kaldırıyorlar. Deplasmanda bu kadar dik durmak, galip duruma geçmek kolay bir şey değil. Hiç umulmadık yerde Sane sahneye çıkıyor. Üç kişiden topu söküp şutunu çekiyor ve takımını öne geçiriyor.
Okan Buruk maç öncesi dersine mükemmel çalışmış. Biz hepimiz Barış Alper sağ bek oynar diye beklerken, hoca düşünmüş taşınmış hücumdaki en önemli futbolcusunu sağ beke mahkum etmemek için, Sanchez’i sağ beke koymuş, orta sahanın beyni Lemina’yı da stopere… Bu düşünce tarzı takıma çok olumlu yansımış. Sanchez sağ bekte Kerem’e hiç top kullandırtmadı, hatasız oynadı. Lemina ise Fenerbahçe’nin her atağını ceza sahası içinde resmen vakumladı. Tekniği mükemmel bir futbolcu. İlkay Gündoğan orta sahada oynarken, teknik direktör Gabriel Sara’yı forvet arkası oynattı. Sara da sahada basmadık yer bırakmadı.
Sarı-kırmızılı takımın yumuşak karnı diye düşünülen sol bekteki Kazımcan hatasız oynadı. İyi toplar kesti. Torreira ise gerçekten Atom Karınca.
Bu, küçümsenecek bir beraberlik değil. Fenerbahçe de iyi takım. Onlar da çok iyi mücadele ettiler. Bilhassa orta sahalarında İsmail, Alvarez ve Asensio oyuna ağırlıklarını koyamayınca, Cim Bom da bunu iyi değerlendirdi. Osimhen’in oynaması Galatasaray’ın özgüvenini ikiye katlamış. Oosterwolde, Skriniar karşılarında Osimhen olunca takımlarına ofansif desteği veremediler.
Sonuçta Galatasaray lider gitti, lider döndü ve deplasmanda en büyük rakibiyle puanları bölüştü. Son sözüm de maçın hakemine… Öyle hücumları kesti ki, öyle sarı kartlar gösterdi ki, bir de buna göstermediği kartları eklersek hakikaten Türk futboluna yazık.
HALİL ÖZER-İYİLER KAZANIR AMA İYİ OLAN YOKTU
Öncelikle şunu söyleyeyim. Ben son yıllarda bu kadar kötü bir derbi izlemedim dersem yalan olmaz.
100 dakika oynandı ve inanın goller dahil tek bir gol pozisyonu bile yaşanmadı. Sanki iki takım birbiriyle anlaşmış sahaya beraberlik için çıkmıştı.
Sonuçta maçın hakkı bu kadar karşılıklı rezillikten sonra beraberlikti, o da oldu.
İlk yarıda bakıyorum elle tutulacak hiçbir şey yok. Sadece Sane’nin kendi çabası ile götürdüğü topun ardından çektiği şutun Jayden’i kalçasına çarpıp gol oldu. Hepsi o… Sadece Fenerbahçe’nin sayılmayan golü vardı o kadar. O da haklı bir gerekçe ile iptal edildi.
İlk yarıya baktığınız zaman Fenerbahçe’de ayakta kalan oyuncular sadece Alvarez ile İsmail’di. Onun dışında tek bir oyuncu yoktu.
Galatasaray’da ise Sane attığı golün dışında sahada dolaştı. Osimhen hiç gözükmedi. Sadece Lemina ile Torreira Galatasaray’ı ayakta tutmaya çalıştı. Ama tabi Sane’nin ayağından gelen toptan sonra Galatasaray daha rahatladı. Daha kontrollü oynadı. Ancak hiçbir kontratak bulamadı. Golün üstüne yatmaya çalıştı.
2. yarının nasıl geçeceği ilk yarının son 20 dakikasında belli oldu. Fenerbahçe saldırdı ancak pozisyon bulamadı. Galatasaray iyi kapandı. Rakibini sokmamaya çalıştı. Sadece Asensio iki şut pozisyonu buldu o kadar.
Tedesco arka arkaya değişiklikler yaparak en azından maçı kurtarmaya çalıştı. Bunda da başarılı oldu.
2.yarının sonlarında oyuna giren Levent’in asistinde büyük maçların kahramanı Duran sinirli bir dokunuşla topu filelere gönderdi. Sonuçta Galatasaray bu kadar kapanmanın faturasını ödedi. Fenerbahçe de yenilmezliği sürdürdü.
Normalde futbolda iyiler her zaman kazanır deriz. Ama dün iyi olan bulunmadığı için kimse kazanamadı.
Tabii insan Türkiye’nin en büyük derbisinde kadrolarına milyonlar dökmüş takımların mücadelesinde büyük bir futbol ziyafeti bekliyor. Ama olmadı. Sadece birbirinden ölesiye korkan iki takım vardı. Çünkü bir beraberlik iki takımın hem zirve savaşına zarar vermeyecek, hem de psikolojik üstünlüğü rakibine kaptırmayacaktı.
İkisinin de istediği oldu
MERT AYDIN-TAKTİKSEL ÇALIŞMA
Derbi derbi dedik ama sonucunda taktiksel çatışmanın ön planda olduğu bir maç izletti Fenerbahçe ve Galatasaray bize.
Maçın ilk 20 dakikasında şunu hissettik. Tedesco, işi rakibin tam fit olmayan kadrosuyla zorlanacağı ikinci devreye taşımak istiyordu. İsmail ve Alvarez ile oyunu tutacağını düşünüyor Kerem, Nene ve Brown’ın patlayıcı gücüne güveniyordu. En Nesyri tercihi ise pres amacı taşıyordu. Ama tabii unutulan bir şey vardı. Galatasaray orta sahası, fiziksel durumlarını bir yana bırakırsak, pas ve rakip eksiltme yeteneğine sahip oyunculardan kuruluydu. Fenerbahçe orta sahasını İlkay önderliğinde delmeye başladıklarında arkaya sarkabildiklerini gördüler. Sara ve Sane bunu zorlamaya başladı. Nitekim 5-6 dakika içinde Sane’nin Tomba La Bomba stili slalomu golü getirdi.
Bundan sonrasında Fenerbahçe zaman zaman kendi oyun planını da değiştirerek hücum edişi vardı ama devre sonuna kadar oyundan istediğini alan taraf Galatasaray’dı.
İkinci yarının başında Tedesco değişiklik yapmadı. Rakip kaleye yaklaşmasına rağmen Fenerbahçe’nin Galatasaray savunmasına çok zor anlar yaşattığını görmedik. Özellikle stoper rolüyle karşımıza çıkan Lemina’nın müthiş oynadığını söylemek gerekir.
Tabii Tedesco’nun Talisca ve Duran hamleleri, Fred ve Oğuz’un girişleri hep hücumu tehditkâr hale getirebilmek içindi. Ama ne bu oyuncular ne de Asensio, oyunun içine girebildi. Duran’ın sonlarda attığı gol beraberliği getirdi. Tabii ortayı yapan Levent daha önce mi girmeliydi?
Osimhen’in yüzde kaçıydı bu izlediğimiz bilmiyorum ama bu haliyle bile Fenerbahçe savunmasını çok yordu. Ama Barış Alper’in hakkını da vermek gerek. Rakip savunmanın rahat top çıkarmasına izin vermedi hiç.
Fenerbahçe’nin yolunun daha uzun olduğu ortaya çıktı. Okan Buruk her türlü eksik ve hazırlıksızlığa rağmen en uygun futbolu buldu kaybetmeme adına. Belki de eldeki oyuncu grubunun “winner” özelliğini bildiği için.
Kazımcan’ı yaralayan taraftara ise mümkün olduğunca çabuk psikiyatrik tedavi öneriyorum.
