Dünya hâlâ salgının gölgesinde

Didem Seymen / HABER MERKEZİ – 2025 yılı itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 41 milyon insan HIV ile yaşıyor. Bu kişilerin önemli bir kısmı kadınlar ve kız çocuklarından oluşuyor: HIV ile yaşayanların yüzde 53’ü kadın ve kız çocukları. 2024 yılında dünyada 1.3 milyon yeni HIV vakası tespit edildi; bu, salgının hâlâ aktif biçimde devam ettiğini gösteriyor.

Türkiye özelinde ise resmî rakamlara göre, 1985 yılından 15 Ağustos 2025 tarihine kadar doğrulama testi pozitif olan 51 bin 469 HIV pozitif kişi ve 2 bin 577 AIDS vakası mevcuttur. Vakalar en fazla sırasıyla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülmektedir.  Bu veri tablosu, HIV’in artık yalnızca geçmişin sorunu olmadığını; hem dünya hem de Türkiye genelinde hâlâ güncel, canlı ve insanları etkileyen bir sağlık krizi olmaya devam ettiğini net biçimde gösteriyor.

HIV ALANINDA UZMAN HEKİM VE DERNEKLERDEN MESAJLAR ŞU ŞEKİLDE:

Prof. Dr. Serhat Ünal (HAKED- HIV AIDS Korunma ve Eğitim Derneği)

“HIV ile mücadelede en kritik adım, toplumda doğru bilgiyle farkındalığın artırılmasıdır. Kilit gruplarda düzenli tarama, erken tanı ve tedaviye yönlendirme hem bireysel sağlığı korur hem de toplumdaki genel HIV yükünü azaltır. Tıp alanındaki gelişmeler sayesinde HIV artık yönetilebilir bir enfeksiyondur.”

Prof. Dr. Hüsnü Pullukçu (EKMUD- Türkiye Enfeksiyon Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Derneği)

“Toplumda HIV konusunda halen çok sayıda yanlış bilgi bulunuyor. HIV gündelik temasla, sarılmakla, aynı ortamı paylaşmakla ya da ortak eşya kullanımıyla bulaşmaz. En etkili korunma yöntemleri düzenli kondom kullanımı, düzenli test ve TÖP (Temas Öncesi Profilaksi) gibi modern korunma yaklaşımlarıdır. ”

Prof. Dr. Yeşim Taşova (GÜNİDER- Güneydoğu Nöroloji İnfeksiyon Derneği)

“Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve bilgiye erişimdeki sınırlılıklar kadınları ve genç kızları daha kırılgan hale getiriyor. Kadınlarda tanı gecikmesi sık görülen bir durum ve bunun en önemli sebepleri damgalanma kaygısı ve sağlık hizmetine erişimde zorluklar. Oysa gebelikte HIV doğru yönetildiğinde bebeğe bulaş önlenebilir. Erken tanı hem kadınlar hem çocuklar için hayat kurtarıcıdır.”

Nurcan Müftüoğlu (TAPV- Türkiye Aile Sağlığı Planlaması Vakfı)

“Gençler bilgiye çok hızlı ulaşsa da güvenilir ve bilimsel bilgiye erişimleri sınırlı kalabiliyor. Cinsellik eğitiminin çoğu zaman tabu olması riskleri artırıyor. Okullarda kapsamlı sağlık okuryazarlığı programları, genç dostu hizmet modelleri ve sosyal medya üzerinden bilim temelli bilgilendirme hem gençlerin sağlığını güçlendirir hem de uzun vadede HIV epidemisinin seyrini olumlu yönde etkiler.”

Yağmur Şenoğuz (Pozitif Yaşam Derneği)

“Damgalama ne yazık ki hâlâ çok yaygın ve bu durum iş hayatından sosyal çevreye, sağlık hizmetlerine erişimden gündelik hayata kadar pek çok alanda etkisini gösteriyor. Bilim temelli iletişim, medyanın doğru dili, topluma ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitimler damgalamayı azaltmanın anahtarı.

GENÇLER VE KADINLAR DAHA FAZLA RİSK ALTINDA

Türkiye’de HIV artışı son 10–15 yılda belirginleşti. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Pınar Yalçın Bahat, 2000’lerin başında yüzlerle ifade edilen vaka sayısının bugün 30 binin üzerinde kayıtlı HIV pozitif bireye ulaştığını, gerçek sayının ise tanı almamış kişiler nedeniyle daha yüksek olduğunu söylüyor. En dikkat çekici artış 20–29 yaş grubunda. Bahat’a göre gençlerde riskin artmasının temel nedeni prezervatif kullanımının düşük olması, partner değişiminin düzensizliği ve HIV testinden kaçınma. “Gençler test yaptırmadığı için hem hastalığın farkında olmuyor hem de bulaştırıcılık devam ediyor” diyor.

Kadınlar açısından tablo daha da riskli. Bahat, kadınların biyolojik olarak erkeklere göre 2–3 kat daha fazla bulaş riski taşıdığını vurguluyor. Vajinal dokunun HIV’e daha geçirgen olması, genç kadınlarda serviksin daha hassas yapıda bulunması, mikroyırtıklar ve cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonların kadınlarda çoğu zaman belirti vermeden ilerlemesi bulaşı artıran temel nedenler arasında.

Toplumsal faktörler de riski büyütüyor. Birçok kadının prezervatif konusunda söz sahibi olamaması, partner baskısı, düşük sağlık okuryazarlığı ve cinsel sağlığın hâlâ tabu olması kadınların test ve korunma davranışlarını sınırlandırıyor. Cinsel şiddet ve rızasız ilişkilerde travmanın artması bulaşı daha da yükseltiyor. Gebelik ve emzirme dönemleri ise anne–bebek bulaşı riskini beraberinde getiriyor.

Türkiye’de HIV tanılarının önemli bir kısmı hâlâ tesadüfen konuyor. Bahat, HIV’in sarılmak, öpüşmek, ortak bardak kullanmak gibi yollarla bulaşmadığını; yalnızca kan, semen, vajinal sıvı, rektal sıvı ve anne sütünde yüksek konsantrasyonda bulunduğunu hatırlatıyor. Korunmada en etkili yöntem doğru prezervatif kullanımı; bulaş riskini yüzde 90’dan fazla azaltıyor.

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ

2025 teması “Kesintileri Aşmak, AIDS Yanıtını Dönüştürmek”

Dünya genelinde yaklaşık 41 milyon, Türkiye’de ise resmi kayıtlara göre 51 binin üzerinde, tahmini olarak ise 100 binden fazla kişinin HIV ile yaşadığı belirtiliyor. Son 40 yılda 35 milyondan fazla insan, AIDS tablosu içinde gelişen hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti. Bu veriler, HIV’i yakın tarihin en ciddi sağlık krizlerinden biri haline getiriyor. Dünya AIDS Günü, 1988’de Dünya Sağlık Örgütü ve UNAIDS tarafından ilan edildi. O dönem hızla yayılan HIV salgını, toplumları hazırlıksız yakaladı. Başlangıçta sadece sağlık çalışanlarına yönelik farkındalık amacı taşırken, yıllar içinde tedaviye erişim, damgalamayla mücadele ve insan hakları vurgusuyla geniş bir toplumsal farkındalık gününe dönüştü. 2025 teması UNAIDS tarafından “Kesintileri Aşmak, AIDS Yanıtını Dönüştürmek” olarak belirlendi. Kırmızı kurdele ise ilk kez 1991’de, Visual AIDS kapsamında on iki sanatçı tarafından HIV ile yaşayanlara destek ve şefkati sembolize etmek amacıyla tasarlandı.

Author: Admin